Neyseki güzel bir karşılamayla gemimize bindik, ikramlar ve müzik oldukça başarılıydı...
Daha nefesimizi yeni almıstık ki tatbikat başladı... Geminin içerisinde sistemin ve alışveriş şeklinin nasıl işlediğine dair tüm detaylar aktarıldı...
Gelelim gemide ki sisteme; gemiye girerken sizin adınıza bir kart çıkartılıyor ve gemiye tüm giriş çıkışlarınızı ayrıca alışverişlerinizi bu kart üzerinden yapabiliryorsunuz, gemide para kullanılmıyor... Tatilin bitiminde karttaki harcanan bakiyeyi kapatıyorsunuz... Ayrıca kalınan her gün için 7 Euro bahşişte bu bakiyeye ekleniyor bilginize =)
Ve İstanbul'uma elveda deyip açıldık engin denizlere... Gelelim işin önemli kısmına; gerçek şu ki gemi hareket eder etmez o hareketi benim bedenim ve beynim ciddi bir oranda algıladı :( yediğim yemek, içtiğim alkollü-alkolsüz içki vücudum duruma alışana kadar midemde barınamayıp bi süre sonra ağız yoluyla dışarı çıktılar :(
Gemideki ilk akşam yemeğimi yememle birlikte (ki oradaki somon enfesti) 10-15 dk sonra istifra ettim sonra da bir baş ağrısı ki aman aman, dayanılmaz... Hemen soluğu odamda alıp uyudum ve bir saat sonra kalktıgımda hersey daha normaldiii...
Ertesi sabah mutlu uyandım başladım gemiyi keşfe... ETS TUR un kendi web sitesinde gösterilenle birebir tüm vaadedilenleri sunuyor...
Daha önce de bahsettiğim gibi benim ingilizceyle aram yıllardır barışmadı :( anlatılanı gayet iyi anladığım doğrudur lakin mevzu anlatma kısmına gelince tarzancaya bağlayıveriyorum :((( Ben ki bu dünyaca tercih edilen dili öğrenebilmek için ciddi bir çaba verdim ama olmuorrr olmuor :((( Gemideki tüm hizmetliler çok şekerler ama ne yazıkki yabancılar, hal böyle olunca ingilizceye ihtiyaç duyuluyor, evet derdimi anlattım ama zor oldu mu diye sorarsanız evet oldu :(
Bir de baktık ki 30 Ağustos Zafer Bayramı... Tüm gemi sakinleri olarak toplandık bi güzel saygıda durduk, marşımızı okuduk... Ben her zaman olduğu gibi Atatürk ümün kendi sesini duyunca gözlüklerimin altından kimse görmeden hüngür şakır ağladım... Zafer bayramında yunan adalarına giren bi gemide kutlamamızı yapmak biraz ironik oldu ama yapcak bişe yok milliyetçi insanlarız ;) Biz böyle dağ, taş, dere, tepe görmeden 36 saat boyunca full deniz manzarasıyla gittik gitttiiiiikkkkk vee Mikonos'a vardık...
Mikonos un merkesine gidebilmemiz için 8 Euro vererek bu biletleri gemiden almak durumundasınız yoksa tabana kuvvet yürümekten başka şansınız yok... Taksiler koskoca adada 30 tane oldugundan bi tanesini denk getirebilmeniz oldukça zor...
Biletlerimizi aldıktan sonra yine gemide güzel bir kahvaltı ettim...
Mikonos a ayak bastım sonunda...
Öncelikle mikonosta merkeze girdiyseniz herseyi yürüyerek yapıcagınızı bilmelisiniz... Sokakları çok dar ancak çok sempatik... Görsel de görüldüğü üzere vitrinleri ise çok cici... Her şey beyaz ve sade...
Daracık daracık sokaklar yahuuu... Bir de zaman zaman dönüyorsun dönüyorsun aynı yere çıkıyorsun... Bilmeyince böyle oluyor tabiii... Bi ara bi ailenin bahçesine girmişim tarzanca anlaştıkta bana yol gösterdiler saolsunlar...
Meşhur Pelikan Petros... Kendisinin görseldede görüldüğü üzere bacağım kadar gagası var ama salmışlar sokağa garibimi, millet korkar mı diye hiç düşünmemişler öyle kendi haline bırakmışlar... O da takılıyor kafasına göre...
Yemek yemeği seven ben mikonos ta neredeyse hiç dolaşmadan direk yemeğe oturdum... Garsonları pek güleç...
Bir adet yunan birasıyla giriş yaptım ama su bardağıyla yapılan servislerinden pek hazetmedimmm... Cık olmamış...
Öncelikle ekmeklerinin tazecik ve sevilerek yenmelik oldugunu belirteyim...
Salatam masaya geldiğinde bir üzüldüm bir üzüldüm ki sormayın... Kendisi 13 Euro olmakla birlikte bi halta benzemiyor diye bakaraktan üzerindeki (mayonezle ketçabı karştırmışlar başka bi mavzu yok yani) sosu kenara iteklerken amanın birde ne göreyim jumbo karidesler çıkmaz mı
???
Çok mutlu oldum karidesleri görünce =)
Kalamarları ve ahtapotları hem kızartma hemde ızgara denedik...
Kızartmaları ızgara hallerinden daha lezzetliydi... Ayrıca tarator soslarıyla sınıfta kaldılar fazla akışkan ve tatlıydı...
Herkes üstüne üstüne geliyorsa sen ters yola girdim kızım mantığıyla düşünerekten diğer bir yoldan gittim =P
Günbatımı başladı koşun hepberaber izleyelim zihniyetindeler...
Little Venice (Küçük Venedik)
Tüm kıyı şeridi restoranttır bilginize...
Küçük Venedik'e kadar çıkınca fotoğraf çektirecek kimseyi bulamayınca kendimi şipşakladım...
Ve işte güneş batıyor... Gerçekten güzel bir görüntü ve ambians var... Yunan halkı ve turistleri güneşin battığı saniye öyle bir alkış kopardılar ki sormayın...
Akşam kahvesi olmazsa olmaz ancak ne kahveleri kahve... ne suları su...
Niko's taverna Mikonos ta en lezzetli yemeklerin yapıldığı en kazık restorant...
Bir bira daha içeyim bari modu...
Ve gemiye gitme vakti...
Özetle Mikonos a gitmeyi düşünenlere tavsiyelerde bulunmam gerekirse;
- Üzerlerine mutlaka kalın birşeyler almayı unutmasınlar çünkü hava soğuk olmasa bile çok rüzgar var ve bi süre sonra üşüyorsunuz...
- Eğer bir erkekseniz Gaylere dikkat edin çünkü sizi gözlerine kestirir ve beğenirlerse çekinmeden yanaşmaya çalışıyorlar ve çok fazlalar...
- Rahat ayakkabılar giyin
- Euroları harcarken dikkat edin zira TL ye çevirince "Ooo may gad" demeyin...
- Yürümeyi göze almalısınız, bir geçtiğiniz sokaktan bi kaç defa geçeceksiniz... her sokak birbirine çok benzediği için kendinizce ufak kodlamalar yapın (köşede şu restorant var veya şu butik var gibi) dönerken kolaylık olur =)
- Izgara yerine kızartmayı tercih edin daha lezzetli yapıyorlar...
- Ahtapot kızartma ve Jumbo karides i mutlaka deneyin...
- Türk kahvesi düşkünüyseniz yunan kahvesi sizi mutlu etmeyecektir bilginize...
- Son olaraksa gitmeden önce sizden hediye bekleyenleri umutlandırmayın çünkü Türkiyede bulunan herseyin aynısı neredeyse 2 katı fiyatına satılıyor... En iyi hediye anlayışı bana göre janjanlı magnettir =)
Şimdilik benden bu kadar bi sonra ki ayak Santorini ;)
Sevgiler <3